Bir Usta Yazar, İki Usta Çizer, Üç Çarpıcı Çizgi Roman
Ahmet Ümit okurlarının zihinlerinde canlandırdığı dünyası bu kez çizgi dünyamızın iki ustası İsmail Gülgeç'le Aptülika'nın kareleriyle hayat buluyor. Ümit'in polisiye roman ve öykülerinin efsanevi kahramanı Başkomser Nevzat, bizi bu üç çarpıcı macerada, yardımcıları Komiser Ali ve Kriminolog Zeynep'le beraber İstanbul'un kadim semtlerinden farklı toplumsal yaşantıların dünyasına, insanın aşk ve onurunu korumak için neler yapabileceği ile yüz yüze getiriyor.
Her katilin bir hikâyesi vardır.
O hikâye ki size insanı anlatır.
...Bir Usta Yazar, İki Usta Çizer, Üç Çarpıcı Çizgi Roman
Ahmet Ümit okurlarının zihinlerinde canlandırdığı dünyası bu kez çizgi dünyamızın iki ustası İsmail Gülgeç'le Aptülika'nın kareleriyle hayat buluyor. Ümit'in polisiye roman ve öykülerinin efsanevi kahramanı Başkomser Nevzat, bizi bu üç çarpıcı macerada, yardımcıları Komiser Ali ve Kriminolog Zeynep'le beraber İstanbul'un kadim semtlerinden farklı toplumsal yaşantıların dünyasına, insanın aşk ve onurunu korumak için neler yapabileceği ile yüz yüze getiriyor.
Her katilin bir hikâyesi vardır.
O hikâye ki size insanı anlatır.
Ahmet ümit
Bir suçluyu daha yakalamak...
Bataklıkta sivrisinek avladığının farkındaydı...
Polisliğin insan öğüten bir meslek olduğunu çoktan fark etmişti...
İyi de polislik gerçek anlamda bir “iş” mi?
Başkomser Nevzat
İnsan ruhuna yapılan bir yolculuk
“İnsan Ruhunun Haritası” birçok farklı açıdan ele alınabilecek zengin bir metin. Kitabın Ahmet Ümit’in kendisini olduğu noktaya getiren yazarlara duyduğu bir minnet borcu olduğunu söylemek de mümkün. Nitekim Ahmet Ümit’e yazma aşkını aşılayan, ona her şeyden önce bir ufuk veren birçok değerli yazar hakkında detaylı ve kapsayıcı bilgilerle donatılmış “İnsan Ruhunun Haritası”, “İyi polisiye iyi edebiyattır” düsturundan da hareket ederek polisiye metinlerin çıkışı, gelişimi ve suç ve edebiyat arasındaki bağlantı hakkında da düşünmeye itiyor okuru.
“Oidipus, Don Kişot, Madam Bovary, Dimitri Karamazov, Anna Karenina, İnce Memed, Zebercet ve diğerleri, çoğu yaşamımızı etkilemiş, edebiyatın bu ölümsüz kahramanlarına derinden bakarsak kendimizi görürüz. Edebiyatın bu karakterlerinin üzerini örten sözcükleri birazcık kazırsanız altından insanlık çıkar; geçmişten günümüze, bugünden geleceğe akan büyük insanlık.”
...Ben de en az aşk kadar saçmayım… Aşkın kaç yüzü, kaç hali vardır? Stefan’la Ayşe’nin aşkı gibi bir çeşit köpeklik midir, yoksa ancak rüyalarda rastlanılan bir mucize mi? Profesör Numan’ın inandığı gibi çözümsüz bir problem midir, yoksa Ceren’in sandığı gibi bir yanılsama mı? Belki iki âşığın giriştiği bir düello ya da hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir ütopyadır! Hem hastalık hem direniş, hem av hem de avcı olmaktır aşk…
Aşk rüzgârın söylediği bir şarkıdır Polisiye romanlarıyla tanınan Ahmet Ümit, bu kez “Aşk Köpekliktir”de “katil kim?” yerine, binlerce yıllık “aşk nedir?” sorusuna yanıt arıyor. Kitapta bir araya gelen dokuz öykü, bu eskimeyen soruya kendi cevaplarını ararken, bir yandan da her bir hikâye farklı kurguları, kahramanları, mekânları ve Ahmet Ümit’in bildik “gizem”li üslubuyla okuru peşinden sürüklemeyi başarıyor.
“Zaman insanla oynamayı seven, hem zalim hem de merhametli bir tanrıdır. Ona karşı çıkamazsın, yapman gereken beklemek. Onun, derin bir unutuşla bizi rahatlatacak örtüsünü üzerimize örtmesini beklemek…”
...
İki aşkı arasında parçalanan bir adam İkinci Meşrutiyet’in yaklaştığı günler, Osmanlı belki de hiç yaşamadığı kadar büyük bir buhranın, varoluş sancısının içinde. Hassas, incelikli ve kararlı Şehsuvar’ın sorumluluk bilinci ağır basar, hem sevgilisi Ester’e hem de içindeki yazara sırtını dönerek İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katılır. Büyük acılara ve pişmanlıklara sebep olacak bu kararından dönme fırsatını sonsuza dek kaçırmıştır artık.
Elveda Güzel Vatanım iki ayrı zaman diliminde ilerleyen, anlatıldığı dönemde yaşanan çalkantıları düşündüğümüzde edebiyatımızdaki büyük bir eksikliği dolduran bir roman. Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki “siyasi hesaplaşma” dönemine tanıklık ederken diğer yandan Osmanlı’nın son dönemine damgasını vuran İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin eylemlerine içeriden bir göz sayesinde yakından bakıyoruz.
...Dünya fikirlerle bölünmüş bir halde.
Derin bir şüphe, korku, ajanlar, köstebekler, yasaklanmış fikirler… Hayallerinin ülkesinde acı bir gerçekle karşılaşan idealist insanlar. Devrim hayallerinin ısıtmaya yetmediği bir soğuk savaş… Karlar içinde biblo güzelliğinde bir şehir. Kendilerini kanlı bir serüvenin içinde bulan Türkiyeli devrimciler…
Açık pencerelerden içeri kar kokusu sızıyor.
Ahmet Ümit’in klasikleşmiş ve otobiyografik öğelerle bezeli polisiye romanı Kar Kokusu, Türkiye’nin en karanlık günlerinde, tüm devrimcilerin cennet gözüyle baktığı Moskova’da geçiyor. Usta yazar bir yandan dönemin keşmekeşine ışık tutuyor, bir yandan da nefes nefese bir gerilimin ortasında okura sürükleyici bir deneyim yaşatıyor.
İstihbaratçılar, polisler, askerler…
Başarılı bir gazeteci olduğu günleri ardında bırakmış Adnan’ın yolu yıllardır görmediği üvey kardeşi Doğan’la kesişir. Taban tabana zıt karakterli, bambaşka yaşamlar süren kardeşlerin bir araya gelme sebebi hangi karanlık güçlere hizmet ettiği bilinmeyen, devletin üstlenmediği operasyonlarda parmağı olan Doğan’ın köşeye sıkışmış olmasıdır. Kardeşine karşı hiçbir yakınlık hissetmeyen Adnan, içindeki ölmüş gazeteciyi de hayata geçiremez ve olayların dışında kalmak ister. Doğan’ın ısrarı ve kendi yaptığı bazı hatalarla, Türkiye’nin yakın tarihine damgasını vuracak en büyük siyasi çekişmenin ortasında bulur kendisini.
Silahlarımız, bilgeliğimiz, yüreğimiz…
Yakın tarihimizde Susurluk Kazası olarak geçen olayın ardından yazılan Kukla, siyasi komplo, faili meçhul cinayetler ve komplolar üzerindeki sisi aralıyor ve okurun karşısına büyük resmi koyuyor.
Yeniden dövüşebilmek için kaçıyorduk
Devrimden söz edince ne gelir insanın aklına? Belki kayıplar, belki yenilgi ya da korku ama en çok da umut, daha güzel bir dünya hayali ve direniş. Ahmet Ümit’in her yaştan, her duygudan örülmüş devrimcileri, bir yandan kendi hikâyeleriyle hesaplaşırken bir yandan da Türkiye’nin yakın tarihine kendi ışığını tutuyor.
Bizim yüreklerimizde sınır yoktu
Polisiye romanların usta yazarı Ahmet Ümit, bu kez öykünün yoğun, çarpıcı ve keskin dilini kullanarak bazen şiirsel, bazen sorgulayıcı, bazen de yürek burkan “devrim” hikâyeleriyle okurun karşısına çıkıyor. Çıplak Ayaklıydı Gece’de bir araya gelen dokuz öykü, herkesi hem kişisel hem de ortak geçmişiyle yüzleşmeye çağırıyor.